“CANLILARIN YAŞAM ALANI: TOPRAK!”

Toprak, bütün canlı türlerinin yarısından fazlasına ev sahipliği yapıyor.

İçerisinde milyarlarca organizmayı barındırmakla beraber gezegenimiz için hayati öneme sahip birçok fonksiyonu da üstlenen toprak, canlı çeşitliliği açısından çok zengin bir yaşam alanı. Daha önce yapılan araştırma sonuçlarında bütün türlerin %25’inin toprağı yaşam alanı olarak kullandığı tahmin ediliyordu. Ancak son çalışmalar bu oranın ortalama iki katı olabileceğini öngörüyor.

Toprağın gezegendeki doğal dengeyi sürdürme ve canlılığı devam ettirme konusundaki rolü bilinse de araştırma aşamasında karşılaşılan bazı teorik ve deneysel sorunlar, net cevaplar elde edilmesinin önünde kaçınılmaz bir engel teşkil ediyor. Ağustos 2023’te raporu yayımlanan çalışmada, öncekilerden farklı olarak, doğruluk oranı daha yüksek teorik tahminler, veri analizleri gibi birtakım metodlar kullanıldı ve yeni sonuçlar öne sürüldü. Bu çıktılara göre en basit mikroorganizmalardan en karmaşığa bütün canlıların %59±15’lik kısmı toprak içinde yaşamını sürdürüyor. Araştırmacılar gerçek değerin bu aralıkta (%44-74) olduğunu ve bunun toprak yapısıyla beraber insan sağlığını, tarımı, milyarlarca organizmayı korumada önemli adımlar atılmasını sağlayacağını düşünüyor.

Çalışma, çeşitliliğin türler üzerine dağılımı açısından da oldukça değerli veriler ortaya koyuyor. Buna göre, bütün mantar türlerinin %89-91’i, bitkilerin %83.7-86.3’ü, bakterilerin %22-89’u ve memelilerin %3.8’i toprak varlığına dayalı yaşam sürdürüyor. Toprak içerisindeki konumları ise katmanların pH, organik madde içeriği, besin zenginliği gibi fiziksel ve kimyasal koşullarına bağlı olarak farklılık gösteriyor. En üstteki organik katman, yapraklar ve bitki kalıntıları gibi çürümüş materyaller sayesinde yüksek besin içeriğine sahiptir. Bu sayede böceklere, toprak kurtlarına, çok çeşitli mikroorganizmaya ev sahipliği yapar. Mineral seviyelerini ve organik maddeleri göz önünde bulundurduğumuzda üst katmanlarda biyolojik aktivite oldukça fazladır. Bitki kökleri ve mantarlar özellikle bu kısımlarda büyük bir çeşitlilik oluşturur. Alt katmanlara inildikçe ise besin seviyesi düşük ve yoğun mineralli ortamlara adapte olmuş canlı türlerine rastlanır fakat biyolojik aktivite ve çeşitlilik giderek kısıtlanır. Coğrafi koşullara göre de değişen bu faktörler çöl, dağ, kıyı bölgeleri; ekvatoral, buzul iklim tipleri ve insan tarafından işlenmiş alanlar dikkate alınarak detaylı incelenmelidir. Doğru verilere ulaşmak açısından bütün bu etkenler göz önünde bulundurulur.

Bugüne kadar yürütülen projelerde ya sadece belirli türler hakkında yorum yapıp oldukça önemli işlevlere sahip olan bazı türler göz ardı ediliyordu ya da diğer yaşam alanlarındaki canlıların verileriyle kıyaslama yapılamıyordu. Fakat küresel politikalar geliştirmek adına bu konuda çok daha fazla bilgiye ihtiyacımız vardı.

Bu süreçte üzerinde oldukça düşünülmesi ve dikkat edilmesi gereken konulardan bir tanesi türlerin, özellikle de bazı bakterilerin ve virüslerin sınıflandırılmasıydı. Canlı mı cansız mı olduğu bile hala bir tartışma konusu olan virüslerin bu araştırma içerisinde nasıl ele alınacağı; mutasyon geçirmeye olan yatkınlıkları, ribozomal genlerinin olmaması vb. birkaç açıdan cevaplanması oldukça zor bir soruydu. Bu tarz farklılıklardan doğacak muhtemel sorunları minimuma indirmek için bütün canlı alemlerinden elde edilen veriler, kanıtlanmış yöntemler aracılığıyla sentezlenmeye çalışıldı.

Eldeki değerleri öne sürebilmek için yalnızca gözlemleyebildiğimiz türlerle çalışmak, önceki araştırmalarda olduğu gibi, çok doğru sonuçlara ulaştırmayacaktı. Aksi takdirde mikroskobik canlıların büyük bir çoğunluğu araştırmaya dahil edilmemiş olurdu. Toprak organizmalarının direkt olarak sayımı yapılamayacağından ve net bilgiler elde edilemeyeceğinden, bilinen veriler yardımıyla çok çeşitli istatistiksel hesaplama yöntemleri kullanıldı. Bütün bu yöntemler kendi içerisinde kısıtlamalar ve hata payı bulundursa da hepsinin detaylı karşılaştırılması ve sentezine dayanarak başarılı tahminler ortaya konulduğu düşünülüyor.

Çalışma sonuçları şimdilik değişime oldukça açık. Fakat her zaman olduğu gibi, ileride yapılacak araştırmalara ışık tutabilecek nitelikte. Henüz sahip olduğumuz bilgiler yenileriyle birleştirildiğinde çok faydalı ve çarpıcı sonuçlar doğabilir.

Kaynak:

https://doi.org/10.1073/pnas.2304663120

more-than-half-of-earths-species-live-in-the-soil-study-finds-aoe

“Katkılarından dolayı Gökçen TÜRKER’e teşekkür ederiz.”